vardır bir hikmeti / yok delisi

 vardır bir hikmeti


ağzına geleni söylemesi onu çağınındakilerinin yanına koyduğunu sanıyor

dobra sireni kıyılardan gelmiyor artık

efor markasını kafasına dikerken eskisi gibi olmayan hızın ve yaldızın, parlak eşik

abartmaların alıntı olduğunu ilintiliyor

gizliden cebine sokuşturulan aklında olsun

inceliğe parmağını değdirip kaynama noktası ölçen

cevabı haketmiyor ani hareketi paşaçayını bekletiyor

 

yok delisi


genellikle “yok” denildiğini herkes bilir

geceli-gündüzlü dev ışık projektörleri bile var

ateşe bakmanın -korkulan, derin renklere dönüşen, gözleri rüyalara kestiren- evrimin bir çıtırtısını göstermesi gibi 

havasından suyuna hiç eksik olmaz o “yok”

sormakta fayda var, teyit etmek amaçlı bir bürokrasi çalışanı 

neyin yok’u

küçük ya da büyük, yanındakilere bakmadan, kolaçan derisini atmadan mevsiminde

kimsenin hedefinden çıkmadan, bitkilerin dilini tekrarlamadan

-soruyu…

uğruna perdelerin, ah soft içlenmelerin girdabını

-pardon…

olmamakla yazgılı olması, kaderini kışkırtmayacağı anlamına gelmez

gelem— soruyu duydunuz mu!


bir saniyenin altında patlamalarını saklayan

üzerine titreyen eşsiz dimağların şeffaf kalkanı

bir sonraki bilimini geleceğini simyasını sayfalara bırakacak olan

ışıldı ışıldadı huzmesini kristal cismini eşyaya eşlemeden de değmeden hacmini

seyretti oradan önce kısmetini taşıdı karnında


buraların da yok delisi böyleymiş demek ki…

Yorumlar